16 Temmuz 2012 Şalom Gazetesi
Dora Niyego Röportajı
Kendinizi
tanıtır mısınız?
Çocukluğum Şişhane’de geçti. Ailem 1968’de Şişli’ye
taşındı. Ortaokulu Musevi Lisesinde tamamladıktan sonra o zamanki adı ile
Amerikan Kız Koleji, Arnavutköy’deki Robert Kolej’de okumaya başladım ve 1969
yılında mezun oldum. Liseden sonra üniversite öğrenimim için İsrail’e gittim ve
1975 yılına kadar da Kudüs’te yaşadım. Bir yandan Bezalel Sanat Akademisine
devam ederken diğer yandan arkeoloji ve mimari çizim bürolarında çalıştım.
İstanbul’a döndükten sonra da mimari bürolarda çalışmaya devam ettim. 1981
yılından beri Amerika Birleşik Devletlerinin dört ayrı eyaletinde yaşadım. Son
on yedi yıldır St. Louis Missouri’de yaşıyorum. Bu arada psikoloji ve
sosyolojide lisans tahsili yaptıktan sonra kütüphanecilikte de lisansüstü
eğitim aldım. Önce Washington Üniversitesinde sonraları St. Louis’in
kütüphanesinde ve 2004 yılından beri de St. Louis County sisteminin halk
kütüphanesinin müdürlüğünü (Branch Manager) sürdürüyorum. Halen de on dokuz
kişiden sorumluyum. Tüm bu çalışmalarımın yanı sıra 2000 yılından beri
Judeo-Espanyol dilinde kısa anılarımı yazıyorum.
Ayrıca Judeo-Espanyol dilinde yazan diğer yazarların
yazılarına illüstrasyonlar çiziyorum. Bu anılarımı değişik yayınlar ve
İstanbul’da Şalom Gazetesinin çıkardığı El Amaneser Dergisi yayınlanmaya devam
ediyor.
Bugünlerde daha önce yazmış olduğum bu kısa anıları,
Judeo-Espanyol ve İngilizce lisanlarında yayına hazırlanmakla meşgulüm. Kısmetse
tamamlandığında kitabım İstanbul’da yayınlanacak.
Çocukluğunuzda
Kuledibi’nde yaşayan Yahudilerin yaşantı şekillerinden bahseder misiniz?
1950’li yıllarda Kuledibi çevresindeki Yahudilerin
yaşantıları çok mütevazi idi. Ailem Şişhane’de yaşar, alışverişlerimizi de
Kuledibi’nden yapardık. Annemin bir teyzesi ve birkaç kuzeni Kuledibi’nde
otururdu. Galata Kulesi sanki kaderine terk edilmişti; varlığından
habersizmişiz gibi hiç sözünü etmezdik. Musevi Lisesi öğrencisi olduğumdan her
gün Kuledibi’nin önünden geçer, ziyaretimizde annemin akrabalarına ve
arkadaşlarına uğrar, kapı önlerinden geçerken kendilerine seslenilir, hal hatır
sorardık. En eski hatıralarımdan biri Apollon Sinagogunun önündeki Yahudi
dilencilerdi. Bu dilenciler mahallenin bir parçası gibiydiler. Sinagogun
yanında oturan kuzenim Beki geçenlerde bana ailesinin ve diğer cemaat
üyelerinin bunlar gibi ihtiyaçlı kişilere her türlü yardımda bulunduklarını,
yedirip giydirdiklerini anlattı. 60’lı yıllarda yakın akrabalarımızın ve
tanıdıklarımızın büyük bir kısmı İsrail’e göç etti, bir kısmı da Tozkoparan,
Asmalımescit, Beyoğlu, Taksim ve Şişli yörelerine taşınmaya başladılar.
Kuledibi’ndeki evler artık ihtiyaçları karşılayamayacak duruma gelmişti. Bu
evlerde banyo ve kalorifer yoktu, odalar küçüktü.
Bina sahipleri ise evlerin tamiratları ile uğraşmıyordu.
Geçim şartları kısıtlı olan aileler Kuledibindeki evlerin kiraları düşük
olduğundan bu yörede yaşamaya devam ettiler. Böylece Kuledibi ve Şişhane’nin
eski binaları 60’lı yıllarda değer kaybetmeye başladı.
Kaşer et satan Dalva’nın bu yıllarda Şişli’ye taşınması,
Kuledibi’nde Yahudi varlığının azaldığının göstergesidir.
Gençliğinizde
yaşadığınız çevrede gençlerin sosyal yaşantıları ve eğlence şekilleri
neydi? Bir dernek var mıydı?
Musevi Lisesinden bazı sınıf arkadaşlarım Mahazike
Tora’ya devam ederlerdi. Annemler ise bu derneğe katılmamız konusunda rıza
göstermediler. Ailemiz 1968 yılına kadar Şişhane’de kaldığından Şişli’deki
derneklere de uzak kalıyorduk. Gençler gruplar halinde gezmelere ve sinemalara
giderlerdi, babam ise tutucu olduğundan ablamla benim Yahudi gençlerin birlikte
oldukları sosyal gruplara katılmamızı hoş karşılamıyordu. Bir yandan Robert
Kolej gibi bir liberal okula devam ederken evdeki tutucu yaklaşım, bende
zamanla epey sıkıntılara yol açtı. Yirmili yaşlarımda İsrail’de okumaya gitmeme
neden olan sebep bu oldu.
O
dönemde Yahudi bayramları nasıl kutlanırdı? Dini vecibelerden, geleneklere
bağlılıklarından ve cemaatin bayramları kutlama şeklinden bahseder misin?
Roş Aşana,
Purim ve Hanuka’yı aile içinde kutlardık. Aile büyüklerimiz biz doğmadan önce
vefat etmişlerdi. Bir kısmı ise İsrail’e göç etmişlerdi. İstanbul’da sadece
çekirdek aile kalmıştık. Sadece Pesah bayramlarını yakın dostlarımızla birlikte
kutlardık. Lezzetli geleneksel yemeklerimiz her zaman bu kutlamaların merkezi
olmuştur. Babam İbranice lisanını iyi bilirdi. Bayramlarda da dini vecibeleri
yerine getirirdi. Ayrıca cuma akşamları, cumartesi sabahları ve diğer dini
bayramlarda, Selihot, Şavuot dahil sinagoga giderdi.
O
yıllarda Yahudilerin geniş toplumla iletişimleri nasıldı? Asimilasyon var
mıydı?
60’lı yıllarda değişim başladığından, Yahudi toplumu ile
iletişimimiz azalırken geniş toplumla iletişimimiz artmaya başlamıştı. On dört
yaşında Robert Kolej’e başladıktan sonra Yahudi arkadaşlarımız iyice azaldı.
Annem babam da kabuklarına çekildiler. Türkçeleri bozuk olduğundan geniş
toplumla entegre olamıyorlardı. Ancak yine de özellikle yaz aylarını Bostancı,
Suadiye, Caddebostan gibi semtlerde geçirdiğimizden, Yahudi olmayan
komşularımızla çok sıkı arkadaşlıklar kurabiliyorlardı. Ablam üniversite
çağında doktor olunca Yahudi toplumundan oldukça uzaklaştı.
Evliliğini de Yahudi olmayan eniştemle yaptığı zaman,
babam harap olmuştu fakat kısa süre sonra bu durumu kabullenmek zorunda kaldı.
O zamanlar bu tür evlilikler, ya hali vakti yerinde olan entelektüel Yahudiler
arasında ya da bizler gibi malı mülkü olmadığından kızlarına drahoma veremeyen
tek tük Yahudi ailelerde görülmeye başlamıştı.
